Saturday, October 5, 2013

A day under the blue sky

Brooklyn Heights























Brooklyn Bridge















































































































Guggenheim Museum















































Chelsea
























Some mural arts in Chelsea


























A heaven for book/zine lovers: Printed Matter!!



























Meeting with Sandra of Niotillfem blog, giving a gift made by Papier Atelier























Drinking wine in a cafe in West Village
























Best entrance ever!


























Preparing time
























La Esquina in Williamsburg

























































































Backroom bar in Lower East Side























A day started with a walk to Brooklyn Heights. Going top of the bridge to see more NYC view.
Visiting Guggenheim Museum, and then doing a gallery hopping in Chelsea. Stopping by my favorite
books & magazines heaven Printed Matter!

Then it was time to meet one of my favorite bloggers; Sandra of Niotillfem  we drank wine, talked about
Newyork and gave a paper sculpture gift which was designed by me & my bf in our atelier; Papier Atelier.

After preparing, we went to La Esquina Mexican Bar to eat tacos and drink margaritas! Food was okay,
but the atmosphere was so great <3 Then ending our night in Backroom bar in Lower East Side.

P.S: My New York guide is coming very soon!

My Outfit: Polka Dot Dress: Topshop, Shoes: Shoe Market (Williamsburg), Coat: Vintage

**
Masmavi bir gökyüzüyle karşılaştıktan sonra Brooklyn Heigts'a doğru yola çıktık. Brooklyn Köprüsü'nde
manzaraya doyunca, Guggenheim Müzesi'ni ziyaret ettik, Chelsea "gallery district" bölgesindeki galerileri
gezdik. İçinde dergi, fanzin ve kitapların olduğu süper bir yer keşfettim: Printed Matter diye!

Akşamüstü yıllardır takip ettiğim Niotillfem  blogunun yazarı Sandra ile buluştuk. Papier Atelier de
yapmış olduğumuz hediyesini verdik; küçük Sandra kağıt heykeli! :) 

Akşam da çok sevdiğim Meksika Lokantası ve barı olan La Esquina'ya gittik. Özellikle közlenmiş
mısırlarına ve margaritasına bayıldım. Gecenin sonunda gizli bar: Backroom'a gidip, sanki hala içki
içmek yasakmışçasına biralarımızı keselere sarılı şişelerden içtik (bu mekana dair ayrıntıları yakında
bloguma koyacağım "newyork guide"ımda anlatacağım).

Brooklyn, Chelsea, West Village, Williamsburg, Lower East Side NYC / August 2013.

bloglovin / instagram / facebook portfolio


Friday, October 4, 2013

Inside Istanbul: Istanbul Biennial Part II























Bu hafta sonu da Bienalin geriye kalan kısımlarını görmeye gittim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; 
Arter'deki enstalasyon ve videolar oldukça hoşuma gitti. Salt Beyoğlu'ndaki sergi ise çok ufaktı
özetle tüketim çılgınlığına ve ticari faaliyetlerle karşımıza çıkan metalar üzerine yoğunlaşmış.

Arter'deki sergilere dönecek olursam öncelikle Angelica Mesiti'nin video çalışmasına bayıldığımı
söyleyebilirim. Atlanmaması gereken bir bölüm bence, o yüzden önce metnini okuyun sonra da kendinizi
videodaki tınılara bırakın. Bu videoda; 4 farklı kişiden, farklı enstrümanlar ile çaldıkları ritm ve
melodileri içlerinde bulundukları çevreyle ilişkilendirerek dinliyoruz. İçlerinden birisi ellerini ve suyu,
bir diğeri ıslığı kullanıyor müziği icra ederken. Vatandaşlar Bandosu adındaki bu eserde, bireyleri çok
yakından görürken kendinizi bir anda anın içinde buluyorsunuz. Her birinin kendisine özel bir hikayesi var
ama burada anlatmıyorum. Heidegger'e göndermeler içeren, bedenin ve sesin keşfine dair çok güzel bir
çalışma olmuş.
Zaman - yer ve beden kavramlarını sorgulayan bu çalışmanın en vurucu kısmı ise; sonunda gerçekleşen
4 ayrı müzisyenin müziklerinin kesiştiği, ıslıkla beraber kornaların, titreşen ağaç yapraklarının seslerinin
duyulduğu bölüm!
























Arter'de dikkatimi çeken bir diğer çalışma ise; José Antonio Vega Macotela'nın; "Zaman Takası" adlı
çalışması. Macotela, Meksika'da bir ceza evine gidip, mahkumlarla bir anlaşma yapıyor. Bu anlaşmaya göre;
her birinden istediği bir şeye karşılık, mahkumlar da ondan dışarıda aynı gün ve saatte bir şey yapmasını
istiyorlar. Böylelikle karşılıklı olarak, zamanı ve istediklerini takas etmiş oluyorlar. Örneğin; Macotela bir
mahkumdan; her nefes alış verişini oklarla resmetmesini isterken, mahkum da ondan aynı saatte dışarıda
sevgilisini gözetlemesini istiyor. Ortaya çıkan eserler de, en az serginin teması kadar şaşırtıcı!

























Bahsetmek istediğim bir diğer çalışma ise Filistin Ramallah'da yaşayan iki sanatçı Basel Abbas ve
Ruanne Abou Rahme'nin "Arzunun Kayıp Nesneleri" enstalasyonu. Biraz dağınık, kurmaca bir çalışma
odasıyla karşılaşıyorsunuz. Pikapta boşa dönen bir plak, duvarlar Filistin'de yaşanan
olayları konu alan haberler, fotoğraflar ve Godard film afişleriyle bezeli. "Kapitalist arzu üretimi" (Deleuze)
ve materyalist bir bakış açısıyla etraftaki imgeleri inceliyorsunuz. Alt metinde ise; "Filistin Kurtuluş Örgütü"
nün devrimci bir hareketten, otoriteye dönüşmesiyle beraber ortaya çıkan yeni söylemlerin ve 
arzuların incelenmesi fikri yatıyor. İki sanatçının bunu nesnel anlamda ne kadar iyi dile getirebildikleri
tartışılır ama; ortaya konan materyallerle yarattıkları ortamın gerçekçi ve içinde bulundukları durumun da
bir o kadar ironik olduğunu söyleyebilirim. Arzu, felaket ve mekan ilişkisinin güzel bir örneği niteliğinde.























Ve son olarak da; Hector Zamora'nın bol tuğlalı video çalışması Maddesel Değişkenlik'ten bahsedeceğim.
Bu videoyu izler izlemez aklıma, Charlie Chaplin'in Modern Times filmi geldi. Sürekli aynı işi yapan, rutin
döngüsünde yorulan işçiler. Bu videoda da; Mimar Sinan Üniversitesi'nin modern bir binasında toplanmış 35
kişiyi birbirlerine durmaksızın tuğla atarken görüyoruz. Sürekli tekrarlanan hareketler ve bedenin arasındaki
gelgitler. Belli bir süre sonra, tuğlalardan bazıları yere düşüyor ve kırılıyor. Sonra da, tuğlacıların söylediği
birtakım şiirler duyuyorsunuz. Belki bir nebze de olsa hafifletebilir o döngüdeki sıkıcılığı. Zamora'nın bu video
çalışması kısacası; bedensel dizilimin mahremiyetine ve hassasiyetine vurgu yapıyor.

Bienal görüşlerimin olduğu İLK KISIM -- Biennial Part I

**
This year 13th Istanbul Biennial's title is "Mom Am I Barbarian?". In this biennial, we see different
installations of artists who consider urban renovations, relations between public spaces and private
properties, and the notion of public domain as a political forum. This is the second part where I wanted 
to talk about some of my favorites.

bloglovin / instagram / facebook portfolio




Be My Guest: Elodie from Lady Moriarty in Paris

























I've followed Elodie's blog Lady Moriarty in Paris for several years. I always like her style cause she's so
good at mixing feminine and masculine garments in an inspirational way. So, I asked her if she wants to be
my guest on my blog and she said "yes" and answered my questions. Enjoy!

























LIFE

* What do you do for a living?
I'm working as a media analyst.

What are the 3 specific things you like to do?
-Watching movies very late at night
-Go to Starbucks
-Spending time finding amazing pieces in thrift shops

Which movie you never get bored of watching?
Dracula (Coppola).

Which song makes you happy?
Don't You Want Me by The Human League.

* What are your inspirations in life?
Diane Keaton, Katherine Hepburn, Marlene Dietrich, Chloe Sevigny, Miranda July and Greta Gerwig.

STYLE


































How do you describe your style?
It'a a mix between feminine and masculine, with a lot of hats and scarves.

*  If your style is a movie character who would she/he be?
Charlotte Gainsbourg in “L'Effrontée” (C. Miller).

* If you have a color palette, which colors you put together to create your style?
Burgundy, black, blue marine, camel, beige and a big splash of red!

CITY


































Where do you live right now?
In Paris!

What are the 3 local suggestions for people who want to visit your neighborhood?
Boulinier, gigantic boutique of second hand books. (http://www.boulinier.com/)
Le Squat Vintage, a thrift shop with beautiful pieces for tiny prices which is rare in Paris!
- Fleux, boutique full of gadgets, pretty furnitures and lovely cushons. (http://www.fleux.com/)

* Which city do you want to live for the future?
Berlin! Because it's the most beautiful city I've seen and people are so nice and everybody can dress 
the way they want.

Thanks Elodie 

If you want to see all guests, just click on "BE MY GUEST" page, at the top side of my blog.

bloglovin / instagram / facebook portfolio



Wednesday, October 2, 2013

Inside Istanbul: Istanbul Biennial Part I


























İstanbul Bienali'ni her sene takip etmeye çalışıyorum. Bu sene de Antrepo No:3 ve Galata Rum İlköğretim
Okulu'ndan gezmeye başladım. Kısaca size de bahsedeceğim. Öncelikle "Anne Ben Barbar mıyım?"
temasını biraz açmalıyım. Lale Müldür'ün aynı isimli kitabından alınan bu başlık, politik forum olarak
kullanılan kamusal alanı sorguluyor, farklı etnik ve bireylerden oluşan toplumun ne gibi çelişkiler ve
uyumsuzluklarla baş ettiğini gösteriyor. Aslında bunu da özellikle Galata Rum'da sergilenen kısımda daha
iyi anlıyorsunuz.

Kamu kavramı ve kamusal alanlar, bunların politik düzlemde düşünülüp düşünülemeyeceğini ilk
1990 yılında Jürgen Habermas ortaya atmış. Günümüz İstanbul'unda da git gide önem kazanan ve özellikle
de "Gezi Olayları" ile yeniden gündeme gelip sorgulanan bir takım kavramlarla, bienalde sıkça karşılaşıyoruz.
Bu kavramların içine, kentsel dönüşüm de katılarak, bol sorgulamalı, bir İstanbullu olarak biraz hüzün verici
ve biraz da alt metinli bir bienal ile karşı karşıyayız!

Nil Yalter & Judy Blum - Paris City of Light

























Antrepo No:3'de sergilenen birçok şey tamamen alt metinleriyle anlam kazanıyor. Diğer türlü sadece
bakıyorsunuz ve anlayamıyorsunuz :) Bu nedenle, eğer bienali gezmeye bolca vaktiniz varsa, muhakkak
rehber kitabını alarak gezin!

Nil Yalter ve Judy Blum'ın Paris'e kadın ve bir göçmen gözüyle bakış açısını yansıtan Paris City of Light
kolajlarını çok sevdim. İçlerinde Paris'de yaşanan önemli şehirsel/politik süreçleri anlatan olaylar
resmedilmiş, fotoğraflanmış ve birtakım desen/yazılarla kolaj haline getirilmiş.

Carlos Eduardo Felix Da Costa'nın "Mevsimler" adlı enstalasyon çalışması ise oldukça iddialı bir
sürdürülebilir mimarlık projesi. Kendi yapmış olduğu bir binanın içinde gözlemlediği mevsim geçişlerine,
ve Rio de Janeiro'nun yemyeşil bir arazisinde yapmış olduğu gözlemlere fotoğraflarla tanık oluyorsunuz.


Beni etkileyen bir diğer çalışma ise, Gonzalo Lebrija'nın küçük heykeli Lamento. Etraftaki uyumsuzluğu,
şehir planlamadaki çirkin yapılaşmaları ve ruhsuzluğu simgeleyen üzgün bir küçük heykel. Aslında ilk başta
büyük heykeller yapmaya yönelen Lebrija daha sonra onları küçülterek daha fazla ruh katacağına inanmış
ve projesini bu yönde değiştirmiş.


































Galata Rum İlköğretim Okulu'na girdiğinizde, ilk katında sizi, sizle ilgilenmeyen ve kendi işlerine yoğunlaşmış
insanlardan oluşan bir enstalasyon karşılıyor.
Diğer katlarda yer alan çalışmalar ise gayet anlaşılır ve Antrepo'dakilere göre daha kolay okunabilir türden. Kentsel dönüşüm ve Sulukule yıkımının izleri en çok gözüme çarpanlar. Ayrıca "Mülksüzleştirme Ağları" haritası
sermaye - iktidar ilişkilerini gayet iyi anlatıyor.

Martin Cordiano'nun ve Tomas Espina'nın "evini" açtığı "Nüfuz Alanı";  tüm eşyalarıyla ve ortamıyla özel
mülkün/alanın kamuyla nasıl iç içe geçtiğini anlatan kendinizi biraz garip hissettiğiniz bir enstalasyon
çalışması. "Yara izleri" ve "çatlaklar"da toplumsal ya da bireysel iyileşmeye ve hayata devam etmeye
vurgu yapan metaforlar.
Düşünün ki, evinizdeki her şeyi taşıyıp, birebir eşyaları bir araya getirip bir sergiye koyuyorsunuz.
Kendinizi çıplak hissetmez miydiniz? İşte bu çalışma o türden...

Çok kabaca ve kısaca değinmeye çalıştığım bienalin kalan kısımlarını da yazacağım.
Esen kalın!

**
This year 13th Istanbul Biennial's title is "Mom Am I Barbarian?". In this biennial, we see different
installations of artists who consider urban renovations, relations between public spaces and private
properties, and the notion of public domain as a political forum.

bloglovin / instagram / facebook portfolio



Inside Istanbul: New corner of my blog!


Merhaba! Gelen mailler üzerine artık blogumda İstanbul'a daha fazla yer vermeye karar verdim. 
Ve bu açmış olduğum yeni bölüm Türkçe olacak. Blogumun üst tarafında yer alan
"Inside Istanbul" yazısına
tıkladığınızda bu köşede yer alan yazılara ulaşacaksınız.

Peki neler mi olacak? Sevdiğim mekanlar, yeni açılan ve tavsiye ettiğim mekanlar, gittiğim sergiler,
filmler ve tiyatrolar, konserler... Kısacası İstanbul'a dair sevdiğim ve benim zevkimi
yansıtan her şey. 

**
I have a newly opened corner; "Inside Istanbul" for my Turkish readers, or at least
some Istanbulian people living here :)
I'll talk here about cafes, bars, events, galleries and everything relates to
Istanbul.

If you want to visit Istanbul someday, let me know, so I can prepare
a special local "to do list" for you!

bloglovin / instagram / facebook portfolio


Tuesday, September 24, 2013

Monday, September 23, 2013

A lovely day in NYC

a lovely street art in Chelsea






















Chelsea Hotel
























Highline























weird building














































a colorful mural art























<3333






















view from the Highline















































































































Panna II Indian Restaurant























Yaffa Cafe













































me with passion fruit cocktail























by taxi























Union Pool open air bar



































































time to go back home























A day started with a surprise proposal in front of Chelsea Hotel which is so important and inspirational
for us! And I said YES! :)

Then walking through the Highline; an old railway, now a place for visiting. Checking some street/mural
art out as always :)

At night, a dinner at the weirdest Indian Restaurant Panna II, drinking cocktails in Yaffa, then taking
a cab to Union Pool; an open air bar full of lots of fun people, and includes a Taco truck at the backyard.

**
Çok güzel bir teklifle (cevabı evet! olan) Chelsea Hotel önünde başlayan güneşli bir gün! Eskiden tren yolu 
şimdi ise çeşitli projelere ev sahipliği yapan Highline'a doğru keşif yürüyüşü...

Akşamında ise hayatımın en garip mekanı seçtiğim Panna II'da yemek, Yaffa'nın bahçesinde kokteyl ve
en sonunda görmeyi çok istediğim üstü açık bar; Union Pool!

Chelsea, East Village NYC / August 2013.

bloglovin / instagram / facebook portfolio

Wednesday, September 18, 2013

Autumn Playlist!

taken by me























Even though here is still not that cold, I know autumn is near! I create an autumn playlist for you
all, if you want you can listen to Here  ♫ ♪ ♪

**
Eğer siz de biraz sonbahar moduna geçtiyseniz, buradan sonbahar playlistimi dinleyebilirsiniz :)

bloglovin / instagram / facebook portfolio


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...