Yaşam Şaşmazer, Doppelganger |
Uzun zamandır yazmayı ertelemek zorunda kaldığım Contemporary Istanbul'a dair görüşlerimi nihayet
yazabiliyorum. Öncelikle her sene olduğu gibi yine çok doyurucu, ilham verici bir etkinlik oldu diyebilirim.
Katılan galerilerin çoğunu biliyordum ama bu sene özellikle yurt dışından gelen galeriler çok dikkatimi çekti.
Bir de, bir tabloya bakıp "aa aynı Banksy gibi çizmiş" deyip, yanına gittiğimizde gerçekten de Banksy'nin
eserini görünce şaşkınlıkla karışık bir sevinç yaşadık.
En çok dikkatimi çeken çalışmalardan biri; Berlin Art Projects ile katılan Yaşam Şaşmazer'in heykelleriydi.
Doppelganger yani "tıpkısının aynısı, ikizi" adını taşıyan heykeller serisi oldukça düşündürücü ve etkileyiciydi.
Heykellere yakından baktığımızda; fobilerin, şiddetin ve yetişkin gözükmelerinin yanı sıra çocuksu bir
duygusallık taşıyan yüzlerin bu heykeller serisini şekillendirdiğini görüyorum. Hepsi çok gerçekçi duruyor ve
kişisel bir duruş sergiliyor. Daha ayrıntılı olarak irdelemek isterseniz; Elke Liebs'in bu heykeller hakkında
yazdığı metin oldukça aydınlatıcı olabilir; Descartes'a kadar dayandırdığı izlenimleri baya ilgimi çekti...
Stephan Reusse, Kissing |
Stephan Reusse'nin "Kissing" adlı enstalasyonu da dikkatimi çeken ve çok sevdiğim bir diğer çalışmaydı.
Normalde neon lazerli enstalasyonları çok "pop" bulurum ve genelde üzerinde çok düşünmem. Ama bu
çalışmayı gayet beğendim. Öpüşerek "bütünleşen" iki insanın sadece neon çizgilerle yansıtılması fikri hoşuma
gitti. Reusse'nin diğer çalışmalarına baktığımda da, daha çok lazer üzerine eğildiğini gördüm, bakmanızı
öneririm.
Carole A. Feuerman |
Carole A. Feuerman'ın yüzücü heykelleri de çok fazla etkilendiğim bir diğer çalışmaydı.
New York'tayken de bu heykellere denk gelmiş, insan bedeninin bu kadar kusursuz ve gerçekçi bir şekilde
ortaya konmasına şaşırmıştık. "Hiperrealist" olarak nitelendirilen heykeltıraşın her heykeli sizi şaşırtıyor.
Üzerlerinde yer alan damlalardan tutun, göbekteki çizgilere kadar her şey çok gerçekçi. “Swimmers,
Bathers, Nudes” serisini hala görmediyseniz; buradan da bakabilirsiniz.
Carole A. Feuerman |
Carole A. Feuerman |
Bant Mag Mekan |
Geçtiğimiz haftalarda ziyaret ettiğimiz bir diğer sergi de; Bant Mag Mekan'da yer alan Kirli Çıkı idi.
Katılan sanatçılardan, kıyıda köşede kalmış, sakladıkları ve bir anısı bulunan herhangi bir parçayı paylaşmaları
istenmiş. Ve ortaya çok ilginç sonuçlar çıkmış. Ben en çok Berke Can Özcan'ın kırılmış davul zillerini sevdim.
Davulcu olarak da tanıdığımız, Berke Can, bir gün yanlışlıkla crash zilini kırar ve tornacıda 40 parçaya ayırır.
Ve sonra fark eder ki, 40 zilden de ayrı ses çıkıyor. Askılara astığı zil parçalarının her birini satıyordu sergide
ve notunda da; isteyenlere kaydettiği sesleri yollayacağını belirtmiş :)
Berke Can Özcan, Crash into Me |
Yeni Lokanta, Kumbaracı Yokuşu |
Ve son olarak da; uzun zamandır gidemediğim Yeni Lokanta'yı anlatacağım. Changa'nın eski şefi Civan Er'in
açmış olduğu bu mekanda, geleneksel olan bütün Türk tatlarının yenilenmiş versiyonlarıyla karşılaşacaksınız.
Örneğin; kuru patlıcana sarılmış mantı, asma yaprağında paçanga böreği gibi... Ben biber dolmalarından,
humusundan (her yerde humus denerim ama buradakine gerçekten bayıldım) ve sosa bulanmış ekmek
üzerinde gelen tandır etinden denedim. Hem çok lezzetli, hem çok doyurucuydu. Kumbaracı Yokuşunda
yeni yeni mekanlar açılıyor, buraya yolunuz düşerse muhakkak uğrayın! Ayrıca, yine Kumbaracı Yokuşunda
yer alan Cochine (Vietnam Restoranı) ve minik galeri/butikler de diğer favorilerim arasında.
**
This Inside Istanbul column is for Turkish readers. I wrote about an art fair; Contemporary Istanbul,
an exhibition Kirli Çıkı and one of my favorite restaurant; Yeni Lokanta.
+ follow me on Bloglovin
instagram / flickr / facebook
No comments:
Post a Comment
Thanks for sharing your thoughts with me!